Gün geçmiyor ki bir yakınımızın, öğretmenimizin, dostlarımızın vefat haberlerini almak, yılların verdiği içimizdeki burukları bertaraf etmeye çalışırken,
Gün geçmiyorki bir yakınımızın, öğretmenimizin, dostlarımızın vefat haberlerini almak, yılların verdiği içimizdeki burukları bertaraf etmeye çalışırken, yeni bir üzüntünün kaynağı olarak karşımıza çıkıyor..
Hayatta her şeyin çaresi olduğu ancak " Ölümün çaresinin olmadığı " bir dünyanın yolcusu olarak, geçmişte kalan acı-tatlı hatıraların gözümüzde canlandığı, bazen gözümünüzden yaşların aktığı " Ölüm haberleri " ile sarsılıyoruz..
Eskiden kullanılan bir halk tabiri vardı;
" Düğüne gider oynarım, ölüye gider ağlarım " ..
Oynama konusu kişiden kişiye göre değişebilir ama, gidenin ardından ağlamak sadece gözyaşı ile ifade edilmeyen, bazen yıllarca gözyaşlarının yüreğinize aktığı ve bütün sırlarınızın orada saklandığı bir dünya ile düşünceleriniz savaş verir durur.
En acısıda, hayata yeni tutunmaya çalışan, evliliğe yeni adım atmış olan, yaşlı ana-babasına-mağdur çocuğuna-eşine-kocasına bakmakla yükümlü olanların onları ve yaşamlarının en kıymetli zamanında kendilerinin sessizce bırakıp gitmeleri..
Her ölüm haberinde ister istemez bir muhasebeye itiliyoruz, dünyalık yapmakla mükellef olduğumuz proje ve tasarımlarımızın, plânlarımızın icrasına acaba ömrümüz yetecekmi?
Varlığımızı nasılsa öleceğiz diye son kuruşuna kadar harcamakmı? yoksa geleceğe dair imkânsızlıklardan kıvranan yakınlarımıza karınca kararınca bir şeyler bırakabilirmiyiz mücadelesi...
Sonuçta doğuştan sonra başlayan hayat mücadelesi, yılların, yolların, olayların, gelişmelerin ister ihya etsin, isterse yıpratsın sonunun kaçınılmaz " Ölüm " olması ilerleyen yaşın verdiği üzüntü bazen içimizde filizlenen umutların bile yok olmasına yol açıyor..
Ne yapabiliriz?
Böyle bir kararda imkânların neye elverdiği önemli ;
Evlenmekmi?, ev sahibi olmakmı? araba sahibi olmakmı? bir hayır kurumuna bağış yapmakmı? konular uzayıp gidiyor..
Gidiyorda zamanı durdurma şansımız yok, gece gündüzü, gündüz geceyi kovalayıp duruyor..
Ölüm yıldönümleri, albümlerin arasında kalan fotoğraflar, o fotoğraflar arasında teker teker yaşama veda edenler, velhasıl ne yazıp, ne çizsek boş zira son durak karatoprak olduğuna göre sahip olduğumuz değerlerimizi sevdiklerimizle birlikte paylaşmak, yaşadığımız her günün anlamına değer katmak, yardımlaşma konusunda cömert olmak yapabileceklerimiz arasındadır..
Yarına çıkma şansımız hep tartışıldığına göre bugünden tezi yok, sevip değer verdiklerimize sımsıkı sarılalım, zira ebedi âleme götürebileceğimiz arkamızda bırakacağımız anlamlı izler, güzel ifadeler bâki kalandır.
Hayatta kaldığımız her günü, her anı, sahip olduğumuz maddi ve manevi varlıklarımızı imkânlar dahilinde en güzel şekilde değerlendirmekten başka çaremiz varmı?
Sağlık ve esenlik dileklerimle..