Kaybettiklerimiz derken bir bakıyorum yıllar öncesine,birden bugünlere geldik..

Konuyu nereden nasıl alırsanız oraya gidiyor..

Çok ince hassas bir mevzuu olduğu kadar,kâh yaraları kanatır,kâh zaman süreci yolculuğuna çıkarır..

Sorular..sorular.. sorular..

İlk çocukluk aşkınız olupta kavuşamadığınız kişi hayattamı?

Aklınıza gelip efkârlanıyormusunuz?

Bir şiir,bir beste veya adına bir gün tertip ettiğiniz oldumu?

***

Hayatta idealiniz olan mesleğe ulaşablldinizmi?

Hedefinizdeki olan yuvayı kurdunuzmu?

Hayalinizdeki evi arabayı alabildinizmi?

Şöyle kafayı bir resetliyeyim deyip,birden Ankara'da tahsil yıllarına dönüp Gençlik parkındayım,meşhur " Şişmanın dondurması " elimde az ötede parkın " Aile gazinosu " yanında yemek,çay,meşrubat servisi yapan bir işletmeye oturuyorum ve sahneye çıkan başta Genç Osman,Fikret Kızılok ve çok değerli sanatçılar sırasıyla çıkıyor gençliğin verdiği enerji duygulara karışıyor dinliyorum.

Çok büyük bir terapi tabiki..

Dersler son derece ağır,gençlik ve gurbet..

Derken Ankara'da edindiğimiz dost ve çevremizi yeniden hayat yolunda ekmek kavgası için tayin olduğumuz şehre benimki Kahraman Maraş'tı gitmek üzere orada bırakıyor tabiki yaşanılan güzel yılların bıraktığı hatıralar içimize bir acı ve hüzün bırakarak yola koyuluyoruz..

Yeni bir hayat ve yeni bir dost ve arkadaş çevresi derken içinde bulunduğumuz yaşın kıymetini bile bilemeden mücadele,mücadele meslekte yavaş yavaş olgunlaşıp oradaki dostları ve canları bırakıp yeni bir yola koyulmak..

Sonrasında yavaş yavaş bizleri yerle yeksan eden ölüm haberlerini almaya başlıyoruz...

Birlikte ekmeğimizi bölüşüp,piknikten sohbetin en güzelini yaşadığımız arkadaşlarımızın vefatı,tabiki elden gelen bir şey yok,çare bulunmayan  " Ölüm " 

***

Yılların silsilesi ile " Kederde,kıvançta,tasada " edinilen tecrübeler,hiç aklımıza gelmeyipte başımıza gelen ölüme ramak kalıp,yendiğimiz ağır sağlık sorunları sırasıyla boy gösteriyor hiç bitmeyen uzun yoldaki,çileli mücadeleler  ve hâlâ yaşamda olduğumuza şükrettiğimiz  günlere dönüş...

En kazançlı kim veya kimler dersek dostlarınız,aile büyükleriniz,diğer yakınlarınız yaşıyor ve yanınızda ise işte gerçek zenginlik ve hayatın tadı bu..

Mutlaka kıymetini bilelim,zira giden geri dönmüyor..

Son beş yıl geriye baktığımızda başta kovid 19 belâsı olmak üzere devamında geçen yıl meydana gelen 6 Şubat depreminin bıraktığı acı ve üzüntüler,kaybettiğimiz yakınlarımız göz önüne geldiğinde içimiz acı ile burkuluyor.

Elden bir şey gelmiyor ne kadar zor olsada hayat yaşamaya değsede,değmesede katlanmak zorunda  kalıyoruz.

Diğer taraftan sağlığımıza yön veren etki eden başta stress,sigara,alkol gibi faktörlere son derece dikkat etmek hatta " rakı içen öldüde,su içen ölmedimi mantığını " elimizin tersi ile itip yüce yaratıcının bizlere emaneti olan varlığımızın kıymetini bilmek irademizi sağlam yönde kullanmak gerekmektedir.

***

Öz cümle olarak,bizlere hayatı sevdiren ve kendilerine doyamadığımız  başta anne baba,kardeşlerimizden,eşimiz,çocuklarımız,diğer aile büyüklerimiz,yakınlarımız,dost ve arkadaşlarımızın aramızdan ayrılışı hiç dinmeyen acıların durağı olarak bazen gözyaşı,bazende hayatın kahır dolu bir ritmi olarak ömrümüzü yemeğe devam ediyor.

Kazanmak ve kaybetmek arasında gidip gelen ömrün,hep kazananlar tarafında olmanızı dilerken,hayatta olan yakınlarınıza onurunuza dokunan bir hatası yoksa devamlı sahip çıkıp günlerinizi güzelleştirmeye çalışın.

Unutmayalım yarının ne getireceği bilinmiyor..

Sizleri bir şiirimle başbaşa bırakıyorum..

Sağlık ve esenlik dileklerimle..

***

YALNIZLIK SENFONİSİ
Gitme bu diyarlardan diyordu,
Akşamların garibi o adam...
Sessizliğe gömülürsün,
Kaybetme son çalar saatindeki zamanı,
Hüzzâm dolu olmasın acı verir ruhuna,
Bırak kırılsın elindeki son umudunda ama;
Yalnızlığın çaresiz sokaklarına dalma ıssız akşamlarda...

Ve sormuştu...
Hayat dediğin nedir ki?
İki dilim ekmek,bir parça beyaz peynirin lezzetinde,
Birgün gülsen sürmez ki ebedi,
Yerini bırakır Lodos’un simsiyah getirdiği bulutlara,
Boş ver gözyaşı da dökme uzan bak pencerene,
Gökyüzü ağlıyor senin yerine,
Sonsuz kederle döküyor yağmur tanelerinde kaybolan heveslerini,
Yalnızlığın senfonisi gibi duyacağın bir şarkıyı,
Hapset yüreğine kalsın orada hiç çıkmamacasına...
H.ÜLKÜ KORKMAZ