Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Başkanı Erhan Çetinkaya, "Dünyada enflasyon nasıl hesaplanıyorsa Türkiye'de de öyle hesaplanıyor. TÜFE ve Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) arasında oluşan fark da sadece Türkiye'ye özgü değil" dedi.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Başkanı Erhan Çetinkaya, TÜİK Toplantı Salonu'nda basın kuruluşlarının Ankara temsilcileri ve ekonomi haber müdürleriyle bir araya geldi. Enflasyon hesaplamalarına ve eleştirilere yönelik soruları yanıtlayan Çetinkaya, enflasyonun nasıl hesaplandığına ilişkin bir sunum gerçekleştirdi.
TÜFE'nin, tüketim harcamalarına konu olan mal ve hizmetlere ait fiyatların genel düzeyinde zaman içerisinde meydana gelen değişimi ölçtüğünü ifade ederek, “TÜFE, Türkiye’de hane halkının ortalama harcama alışkanlıklarını temsil eden sabit bir mal ve hizmet sepetine dayanmaktadır ve Türkiye’deki tüm tüketicilerin karşılaştığı perakende fiyatlarındaki ortalama değişimi ölçer. Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE), yaşam maliyeti (cost of living) endeksini ölçmemektedir. Yaşam maliyeti endeksinin amacı, sabit bir yaşam standardını sürdürürken tüketicilerin yaşadığı fiyat değişikliklerini ölçmektir. Özet olarak, TÜFE sabit bir mal ve hizmet sepetinin maliyetindeki değişikliği ölçerken, yaşam maliyeti endeksi sabit bir "refah" düzeyinin maliyetindeki değişikliği ölçer” açıklamasında bulundu.
Tüketici fiyat endeksinin, sadece orta gelirli, asgari ücretli veya yüksek gelirli gibi, belirli bir gelir grubunu dikkate almadığını söyleyen Çetinkaya, tüm Türkiye’yi kapsayacak şekilde, Avrupa Birliği ve dünya genelinde kullanılan uluslararası tanım, kavram ve yöntemlerle hesaplandığını vurguladı. Çetinkaya, enflasyonun da yaşam maliyetini değil, sabit bir mal ve hizmet sepetinin zaman içindeki değişimini ifade ettiğini dile getirdi.
Algılanan enflasyona ilişkin hususların Türkiye’ye özgü olmadığını da ifade eden Çetinkaya, diğer gelişmiş ülkelerde de aynı durumun görüldüğünü ve bu durumun Eurostat tarafından ifade edildiğini aktardı.

“Sonuçları dünyada en erken açıklayan ülkelerden biriyiz”
Madde fiyatlarının yayımlanmasını durdurmalarına ilişkin sorulara da yanıt veren Çetinkaya, "TÜFE'yi Türkiye genelinde aylık 600 binin üzerinde fiyatı derleyerek hesaplıyoruz. Bu sonuçları dünyada en erken açıklayan ülkelerden biriyiz. TÜFE'yi her ayın 3. iş günü kamuoyu ile paylaşıyoruz. Bu fiyatların yaklaşık 300 bini marketlerden alınan kasa fiyatlarından oluşuyor. Bu da ayın sonunda toplanıyor. Söz konusu hesaplamaların açıklanma tarihi olan ayın 3'üne yetişmesi çok zor. Enflasyon, 600 bin fiyatın ağırlıklı ortalaması alınarak toplulaştırıldığı bir hesaplamadır. Bir madde veya hizmetin çeşitlerinin ortalaması alınmaktadır. Örneğin Van'daki bir domates ile İstanbul Etiler'deki çeri domatesin fiyatı aynı olabilir mi? Bunların fiyatlarının ağırlıklı ortalamaları alınarak toplulaştırılan fiyatlar enflasyon hesaplamasında kullanılmaktadır. Madde sepeti olduğu yerde duruyor, madde sepetini gizlemek kimsenin yetkisinde değildir, yayınlanmayan tablolar madde fiyatlarıdır. Geçmişte açıklanan madde fiyatlarının bir gösterge niteliği yoktu. Madde fiyatlarının açıklanması için ekstra bir gün daha çalışma yapmak gerekiyor. Bu sebeple artık gösterge niteliği taşımayan bu fiyatları yayınlamıyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

“Madde düzeyinde tüm fiyatları yayınlayan herhangi bir ülke bulunmamaktadır”
Kamuoyunda madde bazında son hafta fiyatlarından daha yüksek ortalama fiyat açıklandığında herhangi bir eleştiri gelmediğini fakat tam tersi durumlarda TÜİK’in haksız eleştirilere maruz bırakıldığına dikkati çeken Çatinkaya, “Gerek ürünlerin homojen olmayan yapıları, gerekse aylık ortalama fiyatların haber bülteni aşamasındaki fiyatlardan farklı olabilmesi gibi nedenlerden ötürü; Avrupa Birliği’ne üye ve aday ülkeler, EFTA ülkeleri, ABD ve Kanada İstatistik Ofislerinin internet siteleri de incelendiğinde madde düzeyinde tüm fiyatları yayınlayan herhangi bir ülke bulunmamaktadır” dedi.

“'Hükümetin lehine rakamları açıklıyoruz' diye sosyal medyada yemediğimiz dayak kalmadı”
TÜFE'nin, Eurostat standartlarına yüksek derecede uyumlu olarak hesaplandığını vurgulayan Çetinkaya, "Geçen yıl doğal gaz desteği sağlandığı dönemde TÜİK olarak 'hükümetin lehine rakamları açıklıyoruz' diye sosyal medyada yemediğimiz dayak kalmadı. Halbuki doğal gaz sıfırlandı ve herkesin cebine yansıdı. Bu desteğin endeks hesaplamalarında yer alıp almama konusunu Eurostat'a sorduk. Söz konusu indirimli fiyatların TÜFE içerisinde hesaplanması gerektiğini belirtti, biz de TÜİK olarak hesaba dahil ettik" şeklinde konuştu.

“TÜİK ve ENAG verileri arasındaki farkı, kira fiyatları hesaplamalarında görebiliriz”
Çetinkaya, TÜİK ile ENAG'ın açıkladığı enflasyon rakamlarına ilişkin de değerlendirmelerde bulundu. TÜİK’in 6. Maddesinin ilgili fıkrasında enflasyonun nasıl hesaplandığının belirtildiğini dile getiren Çetinkaya, ENAG'ın internet sayfasından erişim sağlanan metodoloji dokümanında hesaplamalarda geçerli olan yöntem ve uygulamalara ilişkin bilgi paylaşılmadığını ifade etti. Çetinkaya, şu ifadelere yer verdi:
"TÜİK ve ENAG verileri arasındaki farkı, kira fiyatları hesaplamalarında görebiliriz. TÜİK tarafından takip edilen kira fiyatları için diğer tüm mal ve hizmet fiyatlarında olduğu gibi sabit tanım ve kalitede seçilmiş olan 5 binin üzerinde konutun aylık kira değeri izlenmektedir. ENAG ise kira fiyatlarını emlak sitelerinden doğrudan almakta ve kira artışını her ay tüm kiracıların ev değiştirmiş olduğu varsayımı üzerinden hesaplamaktadır. ENAG, her ay tüm kiracılar yeni bir eve taşınıyormuşçasına hesaplama yapıyor, internet üzerinden her ay gözlemlediği artışları yanlış şekilde üst üste ekleyerek şişirilmiş bir zam hesabı yapıyor. Bu örnek ENAG'ın TÜFE metodolojisinden ne kadar uzak olduğunu sadece kira maddesinde dahi ortaya koymaktadır."
TÜFE ile İTO İstanbul Ücretliler Geçinme İndeksi arasındaki farklılıklara yönelik de konuşan Çetinkaya, İTO'nun söz konusu hesaplarının metodolojisini 30 yıl önce TÜİK'ten aldığını ancak bu yöntemlerin artık eskidiğini dile getirdi. Öte yandan söz konusu hesaplamalarda İTO'nun TÜİK'in çok küçük bir modelini kullandığını, kapsamının da TÜFE'ye göre dar olduğunu belirtti.
Çetinkaya, yöntem farklılıklarının hem ana grup oranlarında hem de geçinme endeksi ve TÜFE oranlarında ayrışmaya neden olduğunu ifade ederek, bu ayrışmanın düşük enflasyon olduğu dönemlere kıyasla yüksek enflasyon olduğu dönemlerde daha fazla dikkati çektiğini, sürekli değişen tüketici alışkanlıklarına paralel olarak değişen madde sepetlerinin 2 endeks arasında oluşan farkın artmasına neden olduğunu söyledi.

“Algılanan enflasyona ilişkin hususlar Türkiye'ye özgü değil, gelişmiş ülkelerde de aynı durum görülmekte”
Çetinkaya, yapılan araştırmaların, uzun yıllar boyunca, Avrupa Birliği, Japonya, Kanada, ABD, Avustralya gibi tüm gelişmiş ülkelerde dahi algılanan enflasyonun ölçülen enflasyondan kat kat yüksek olduğunu gösterdiğini aktararak, “Algılanan enflasyona ilişkin hususlar Türkiye'ye özgü olmayıp, gelişmiş ülkelerde de aynı durum görülmekte ve bu durum Eurostat tarafından ifade edilmektedir. Örneğin son 20 yıl boyunca AB'de hissedilen enflasyon açıklanan enflasyonun ortalama 5 katı düzeyinde seyrederken Türkiye'de 2 katı düzeyinde seyretmiştir" diye konuştu.

“Dünyada enflasyon nasıl hesaplanıyorsa Türkiye'de de öyle hesaplanıyor”
Çetinkaya, dünyada enflasyon nasıl hesaplanıyorsa Türkiye'de de öyle hesaplandığını vurgulayarak, "TÜFE ve Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) arasında oluşan fark da sadece Türkiye'ye özgü değil" açıklamasında bulundu.
Söz konusu makasın 2021 yılı başından itibaren tüm dünyada gözlendiğini sözlerine ekleyen Çetinkaya, "TÜİK'i IMF Türkiye Masasına şikayet etmişler, orada bir şeyler mi dönüyor diye. IMF Türkiye Masası şefi geldi, hesaplamalarımıza baktılar. Sadece Türkiye'de değil dünyada diğer ülkelerde de ÜFE'nin TÜFE'nin üzerine çıkmış olduğunu fark ettiler ve 'Biz bunu araştıralım' diye gittiler. Yakın zamanda derecelendirme kuruluşları da istatistikleri inceledi, onlar da tatmin edici yanıtları alarak döndüler" dedi.

"Bazı zamlar temmuz ayı enflasyon rakamlarını etkileyecek"
Çetinkaya, memur zamlarının belli olduğu haziran ayı TÜFE rakamlarının beklentilerin altında geldiğine yönelik eleştirilere de yanıt vererek, haziran ayı sonunda açıklanan zamların hemen haziran ayı TÜFE rakamlarına yansıyacağı yönünde yanlış bir algı olduğunu kaydetti.
Haziran ayının, enflasyona 20 ile 40 yıllık uzun seride bakıldığında en düşük enflasyon ayı olduğuna dikkati çeken Çetinkaya, "Çünkü tarla ürünleri çıkmaya başlar. Dolayısıyla bu bir normalleşmedir. Zamlar haziranda duyurulmakla beraber geçerlilik tarihi temmuz. Hazirandan bu yana ötelenen bazı zamlar temmuz ayı enflasyon rakamlarını etkileyecek. Kurlar da Türkiye'deki enflasyon belirleyicilerinden biridir. Kurdaki stabilitenin aylık enflasyon üzerinde ciddi bir etkisi var, enflasyonun artışını baskılıyor. Kur düşse bazı maddelerde fiyat gerilemeleri olabilir” değerlendirmesinde bulundu.