Kültür

Avrupa'nın Gelişmişliğinde O Şehrimizin Payı Varmış

Troya Ören Yeri

Troya Ören Yeri

Farklı dönemlere ait 10 farklı kent katmanı tespit edilen, karmaşık ve zengin bir arkeolojik yapıya sahip Troya’daki en eski yerleşimler M.Ö. 3 binli yıllara kadar uzanmaktadır.  M.S. 500’lere kadar kesintisiz yerleşim bulunan bu eşsiz alan bölge sakinlerinin o dönemde Ege Denizi’nden çıkarak Karadeniz’e uzanan tüm ticareti kontrol edebilmelerini sağlamıştır.

Troya, Avrupa medeniyetinin erken gelişimini anlamada önemli bir şehirdir. Homeros’un İlyada adlı eserine ve yaratıcı sanata olan katkılarından dolayı da kültürel bir önem taşımaktadır.
 
Çanakkale ili sınırlarında, Kaz Dağı eteklerinde yer alan Troya, 1996 yılında Millî Park ilan edilmiş ve 1998 yılında da UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne  dahil edilmiştir.

Halk arasında daha çok Truva Atı ile tanınan Troya Antik Kenti, Çanakkale’nin Merkez ilçesine bağlı Tevfikiye Köyü’nün batısında yer alır.

Karamenderes (Skamender) ve Dümrek çaylarının döküldüğü bir koyun kenarında yer alan Troya’nın, ilk kurulduğu yıllarda denize çok yakın olduğu ve zamanla Karamenderes nehrinin taşıdığı alüvyonlar nedeniyle denizden uzaklaştığı bilinmektedir. Binlerce yıl boyunca savaş ve doğal felaketler sonucu yıkılan ve defalarca yeniden kurulan kent denizden uzaklaşması sonucu yavaş yavaş önemini kaybetmiş ve terk edilmiştir.

16. yüzyıldan itibaren gezginlerce ziyaret edilen bölgede, yapılan kazılar sonucu yapılarda kerpiç kullanılması nedeniyle kent katmanlarının üst üste biriktiği bir tepe haline geldiği anlaşılmıştır.

Antik tapınaklarının öncüsü olan megaron yapılarının en görkemlileri M.Ö. 3 binden itibaren Troya’da görülmektedir. Ayrıca demirin daha bilinmediği dönemler olan M.Ö. 2 bin 500’lerden itibaren Troya’da kesme taş tekniği ile duvar örgülerine rastlanılmaktadır.

Troya Müzesi

Modern müzecilik anlayışıyla tasarlanan yeni müze binası “Troya Müzesi” olarak adlandırılmış ve 10.10.2018 tarihinde ziyarete açılmıştır. 

Troya Müzesi, Çanakkale ili, Merkez ilçesine bağlı Tevfikiye Köyüsınırları içinde, UNESCO’nun 1998 yılında Dünya Kültür Mirası Listesi’ne aldığı Troya Antik Kenti girişinde yer almaktadır.

Müze, yaklaşık 90 bin metrekarelik büyüklüğe sahip olan parsel içerisinde 12 bin 765 metrekare kapalı alanlı müze teşhir, depolama, idari birimler, sosyal donatı mahalleri ile 37 bin 250 metrekare açık teşhir, peyzaj ve ziyaret alanlarından oluşmaktadır. 10.10.2018 yılında ziyarete açılan Troya Müzesi’nde Homeros’un İlyada Destanı ile tarihe geçmiş Troas Bölgesi’nde iz bırakan Troya ve kültürlerinin yaşamı ve arkeolojik tarihi kazılardan çıkan eserler aracılığıyla anlatılmaktadır.

Ziyaretçiler müzeyi gezerken yedi başlığa bölünmüş bir hikâyeyi takip etmektedir: 

Troas Bölgesi Arkeolojisi, Troya’nın Tunç Çağı, İlyada Destanı ve Troya Savaşı, Antik Dönemde Troas ve İlion, Doğu Roma ve Osmanlı Dönemi, Arkeoloji Tarihçesi ile Troya’nın İzleri’dir.

Ziyaretçi her teşhir katına rampadan çıkarak ulaşabilmektedir. Müzenin giriş alanı olan, Troas ve çevresini konu alan sirkülasyon bandında ise devam eden sergi katları öncesinde ziyaretçiye bir oryantasyon sağlamak amacıyla, arkeoloji bilimi, arkeolojik ve arkeometrik tarihleme yöntemleri, terimler şemalar, çizimler, metinler ve interaktif yöntemlerle anlatılmaktadır.

Truva Atı

Batı Anadolu kıyılarında, bugünkü İzmir’de (antik Smyrna) M.Ö. 8. yüzyılda yaşamış Homeros’un epik İlyada ve Odysseia destanları, 2. bin yıla kadar geri giden sözlü bir geleneğe dayanmaktadır. 

“Troya Savaşı’’ mitosu ve bu savaşa katılanların kederleri, İlyada ve Odysseia’nın dizeleriyle günümüze kadar ulaşmıştır.

Homeros’un İlyada’sı savaşın 9. yılında Akhilleus’un Akha ordularının Başkomutanı Agamemnon’a karşı derin bir öfke duyması ve bu yüzden savaşı bırakıp barakasına çekilmesiyle başlar. Akhilleus’un en yakın dostu Patroklos’un ölmesi yüzünden savaşa geri dönmesi ve Troya kralı Priamosun oğlu Hektor ile savaşması, onu öldürmesi, ölüsünü Troya surları çevresinde arabasına bağlı olarak sürüklemesi ve sonunda insafa gelerek Hektor’un ölüsünü, babası kral Priamos’a geri vermesi ile biter. Paris ve Helen’in efsanesine konu olan Truva Atı, Troya kentinin ele geçirilmesi için Akhalıların komutanı olan Odysseus tarafından planlanan tarihin en zeki savaş hilesiydi.

Troia Antik Kenti’nin sembolü olarak, kentin girişinde bulunan 12,5 metre yüksekliğindeki at Kazdağları’ndan getirilen çam ağaçları kullanılarak 1975 yılında Türk Sanatçı İzzet Senemoğlu tarafından tasarlanmıştır.

Troya Savaşı’ndan esinlenilerek 2004 yılında çekilen Troy filminde kullanılan atı ise Çanakkale ili merkezinde görebilirsiniz. 

Troya’yı ziyaret ettiğinizde karşılaşacağınız tahta at ile birlikte her ikisi de ziyaretçilerin hatıra fotoğraflarında mutlaka yer ediyor.